Varroa ve Mücadele Yolları
VARROA VE MÜCADELE YOLLARI
Varroa: Sadece bal arılarında bulunan, üreyebilmesi için bal arısı kurtçuklarına ihtiyacı olan, yaşamlarını arı kolonilerinde sürdüren ve arıcılığa en fazla zararı olan dış parazittir.
Apis cerena’nın (Asya Bal Arısı) konukçusu durumundaki Varroa ilk olarak 1960 yılında Apis mellifera bal arısında görülmüştür. Dünyaya Apis mellifera üzerinden arı taşınması yolu ile yayılmıştır.
Varroa 1976 yılında Bulgaristan üzerinden Trakya’daki arılara bulaşmış, oradan da ayçiçeği balı üretmek için bölgeye giden Anadolu’daki arıcıların arılıklarına bulaşmış, buradan Anadolu’ya taşınmış ve gezgin arıcılığın etkisiyle 4-5 yıl gibi kısa sürede Türkiye’ye yayılmıştır. O yıllarda ilkel kovan (karakovan) yaygın olarak kullanıldığından ve mücadele edilecek ilaçların olmamasından dolayı Varroa ilk yıllarda çok büyük zarar vermiştir.
Varronın yapısı ve yaşamı:
Dişi varroalar 1,1 – 1,2 mm. uzunluğunda, 1,5 – 1,7 mm. genişliğinde, koyu kızıl renginde, delici ve emici ağız yapısına sahip olduğundan arı larvalarının ve ergin arıların vücutlarında bulunan yağ tabakalarından beslenirler.
Erkek varroalar 0,8 – 0,9 mm. uzunluğunda 1 – 1,1 mm. genişliğinde ve soluk kahve rengindedir. Erkek varroanın ağız yapısı ergin arının vücudunu delerek yağ tabakasına ulaşmaya elverişli olmayıp, spermlerini dişi varroaya aktaracak şekilde gelişmiştir. Bu nedenden beslenemeyen erkek varroalar göz içinde çifleştikten kısa süre sonra ölürler.
Varroa kısa ve kalın yapıda üzerinde bir dizi duyu kılları olan 4 çift bacağa sahiptir, solunum sistemleri trake sistemi olup, birçok ortama uyum sağlayacak şekilde gelişmiştir.
Varroalar genellikle ergin arıların gövde altında, karın bölümleri (abdomen segmentleri) arasına gizlenir ve arının buradaki yağ dokusuyla beslenirler. Varroayı arıların üzerinde gördüğümüz zaman, koloniye varroa bulaşıklığı ileri düzeye ulaşmış demektir.
Varrroanın yaşayabilmesi için arıya veya arı kurtçuğuna ihtiyacı vardır. Arı ve arı kurtçuğu yoksa varroa 2-3 günden fazla yaşayamaz. Varroanın üreyebilmesi için arı kutçuğuna ihtiyacı vardır, arı kurtçuğu yoksa varroa üreyemez. Dişi varroalar yazın 2-3 ay, kış aylarında arı kolonisinin yavrusuz olduğu dönemde ergin işçi arı üzerinde 5-6 ay yaşayabilmektedir.
Varroanın Beslenmesi:
Bugüne kadar varroanın beslenmesi konusunda bildiğimiz; 1970’lerde yapılan çalışmalara dayanarak varroaların arıların kanı (hemolenfi) ile beslendiğiydi. 2019 Ocak ayında ABD Ulusal Bilimler Akademisinde (PNAS) Varroanın arıların kanı ile değil de yağları ile beslendiğine yönelik bir makale yayınlandı. Makalenin adresini paylaşayım: https://www.pnas.org/content/early/2019/01/08/1818371116
Bu çalışmada hem arılarlar beslenen hem de laboratuvarda beslenen varroalar araştırılmış ve bu sonuca varılmış.
Çalışmada varroaların arı vücudunda bulundukları ve beslendikleri bölgelerde araştırılmış ve daha bildiğimiz gibi arının alt segmentlerinde bulundukları ve buradan beslendiklerini tespit etmişler.
Yukarıdaki resim makaleden alıntı. Resimdeki yeşil ve kırmızı noktalara bakıldığında oran olarak %82 gibi arının alt 3. segmentinde bulunduğu görülüyor. Diğer bölgelerde bulunduğunda ise farklı arının üzerine geçmek için bulunduğu tahmini yapılıyor. Güzel bir çalışma yapılmış okumanızı öneririm.
Varroanın üremesi:
Arıyla beraber petek gözünden çıkan döllü varroanın üreme süreci başlar. Normal şartlarda bir hafta kadar ergin arının yağıyla beslenen dişi varroa çoğalmak için arıyı terk eder ve 5-5,5 günlük arı larvası bulunan gözlerine girer. Bu göze girişler, işçi arı gözleri kapanmadan yaklaşık 20 saat öncesine ve erkek arı gözleri kapanmadan 40 saat öncesine kadar devam eder.
Varroanın üreme yeteneği kazanması için arı kurtçuklarında bulunan juvanil hormonuna ihtiyacı vardır. Erkek arı kurtçuklarında daha fazla juvenil hormonu bulunur. Varroa erkek arı kurtçuklarının olduğu gözlere girmeyi 8-10 kat daha fazla tercih eder.
Göze giren varroa göz tabanındaki kurtçuğun besini üzerine yerleşir. Varroa göz kapandıktan yaklaşık 4 saat sonra kurtçuğun kanıyla (hemolenfiyle) beslenmeye başlar ve 60-70 saat sonra ilk yumurtasını bırakır, birinci yumurta genellikle dölsüz yumurta olup erkek varroa meydana gelir. Her dişi varroa 2-6 arasında yumurta bırakabilmektedir. İlk yumurtadan sonra 30 saat ara ile döllü yumurtalarını bırakır ve bunlardan dişi varroalar meydana gelir. Erkek varroalar 6,5-7 günde, dişi varroalar 5-6 günde ergin hale geldiğinden, erkek varroa ile ilk dişi varroa aynı zamanda ergin hale gelmektedir.
İşçi arı gözünde 2 bazen 3, erkek arı gözünde 3-5 varroa ergin hale gelebilmektedir. Ergin hale gelen varroalar göz içersinde çiftleşirler. Arı gözden çıktığında sadece ergin ve çiftleşmiş dişi varroalar onunla birlikte gözden çıkarlar. Erkek ve gelişimini tamamlayamayan dişiler ölür.
Bazı varroalar ikinci defa yavru gözlerine girerek ikinci yumurtlamayı yaparlar, bazıları ise bu işlemi üçüncü defa yapabilirler ancak bunların oranı oldukça düşüktür.
Varroanın arılara verdiği zararlar:
Yavru gözünde bulunan varroa, arı pupasında protein kaybına ve kurtçuğun ergin olduğundaki vücut ağırlığının azalmasına neden olur. Göz içindeki varroa sayısı ne kadar fazla ise gözden çıkan arının ağırlığı o oranda düşük olmaktadır.
Varroa, ergin arılarda yaşam kısalığına, kanat kaybına, abdomen kısalmasına, kanat ve ayaklarda bozukluklara, ergin arılarda canlı ağırlık kaybına, arıların uçuş etkinliklerinin azalmasına, yavru yetiştirmede azalmaya, erkek arılarda sperm üretiminin azalmasına, bağışıklık sisteminde hasara ve kış kayıplarının artmasına neden olur.
Varroa, arının kanını (hemolenfini) emerken, aynı zamanda da arıların kanını emdiği bölgeden Yavaş Paraliz Virüsü, Deformasyon Kanat Virüsü, Akut Arı Felci Virüsü gibi birçok virüsün girmesine ve arılara zarar vermesine neden olur.
Varroanın bulaşma yolları:
Ergin arılar üzerindeki varroalar, yağmacılık, doğal oğul, kovanlar arası yavrulu ve arılı çerçeve değişimi, yoğun bal akımında arıların sıra başlarındaki kovanlara girmesi ve kovanını şaşıran arılar ile diğer kovanlara yayılır. Varroanın yayılmasında en büyük etken gezginci arıcılıktır.
Varroa ile mücadele zamanı:
Varroa ile mücadele, balı hasat eder etmez, tekrar bal hasadı yapılmayacaksa hemen mücadeleye başlamak ve büyük bal akım döneminden bir ay öncesine kadar bitirmek gerekir. Büyük bal akımına yaklaşılan dönemde arılar bal depoladıklarından kullanılacak ilaçlar balda kalıntı bırakacaktır, bunun için bu dönemde ilaç ve organik asitler kullanılmamalıdır.
Varroa ile mücadele süresi:
Varroa ile mücadelede kullanılan formik asidin kapalı gözlerdeki varroalara etki ettiği yazılsa da ne derece etkili olduğuyla ilgili kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Varroa için kullandığımız etken maddelerin kapalı gözlerdeki varroalara etki etmediğini bilerek ve kapalı gözlerdeki varroaların göz kapanmadan kısa süre önce girmiş olduğunu düşünerek, bir turluk mücadele süresini 15 günden uzun tutmalıyız. Bu süre içinde etken maddeleri kullanım şekline göre sürekli veya aralıklı olarak kovanda bulundurmalıyız.
Varroa ile mücadelede kullanılan ruhsatlı ilaçlar ve etken maddeleri:
Yağda eriyenler (kimyasallar): Amitraz, Kumafos, Flumetrin, Fluvalinat
Suda eriyenler (organik asitler ve uçucu yağlar): Formik Asit, Oksalik Asit, Timol
Etken maddelerin çalışma şekli:
Temas (Kontak) : Kovan içine verilen etken maddenin tüm arılar ve varroalara temas etmesiyle etken madde etkili olur.
Sistemik (Oral) : İçerisinde etken madde bulunan sıvı veya katı ürünlerin, arılar tarafından yenerek, etken maddenin arıların kanına geçmesi sonrasında, arının kanı (hemolenfi) ile beslenen varroaların etken maddeyi de almasıyla, etken madde etkili olur.
Varroaların kimyasallara direnç kazanması:
Arıcı, kimyasal ilaçların adıyla beraber içerdiği etken maddeyi de bilmeli ve varroa ile mücadele ederken devamlı olarak aynı etken maddeli ilaçlar kullanmamalıdır. Kimyasalları kullanırken en önemli konulardan biri de kullanılacak etken maddenin dozudur. Kovan içerisine asılarak kullanılan ilaçlı şeritler, ilaç ambalajlarında belirtilen zamanın ilk günlerinde kovandan muhakkak alınması gerekir.
Kapalı yavru gözlerinde çoğalan varroalar, ilaçlardan etkilenmemekte, devamlı olarak aynı etken maddeli ilaçların kullanılması ve düşük doz ilaçların kullanılması ile de, kimyasallar, varroaların bir kısmına etki ederken, bir kısmının etken maddeye direnç kazanmasına neden olmaktadır. Kimyasallara karşı direnç gösterme özelliği genetik olduğundan nesilden nesile geçebilmekte ve kimyasal maddelere dayanıklı varroalar kovan içerisinde yaşamını sürdürmektedir. Bu dirençli varroalardan kurtulmak için kimyasalların gittikçe artan dozda ve zamansız kullanılması da bal ve balmumunda kalıntıya sebep olmaktadır.
Kimyasal ilaçları kullanırken varroaların direnç kazanamaması için farklı markalı ilaç değil, farklı etken maddeli ilaçlar, uygun zamanda ve uygun dozda kullanılmalıdır.
Varroa mücadelesinde kalıntı:
Her ne kadar “Organik asit” olarak adlandırılsa da bilinmesi gerekir ki, Oksalik asit ıspanak ve kuzukulağında, Formik asit karınca ile ısırgan otunda olmasına rağmen sentetik olarak üretilmektedir. Bizim için “Organik asit” veya “Organik esaslı asit” olmasından ziyade kalıntı bırakmaması daha önemlidir.
Organik asitlerden olan Formik asit ve Oksalik asit suda erirler. Yapılan araştırmalarda organik asitlerin balın tadında değişiklik yapabildiği ve hasat edilen balda kalıntının zamanla azaldığı ve balmumunda olumsuz bir etki göstermediği bildirilmiştir.
Organik asitler her ne kadar uçuyor kalıntı bırakmıyorsa da, ağır metal içeriyorsa asit uçtuğunda ağır metallerin peteklerde kalması muhtemeldir. Bunun için kullanılacak organik asitlerin fiyatından ziyade, ağır metal içerip içermediği daha önemlidir. Organik asit alırken analiz raporu veya kaynağı araştırılarak güven verenler tercih edilmesi gerekir.
Kimyasallar yağda eridiklerinden uçucu değillerdir ve uzun yıllar kullanılırsa balda, balmumunda ve propoliste kalıntı bırakmaktadır. Kovan içerisine konan kimyasallar arıların bacakları ve vücutları ile çerçevelere ve balmumuna bulaşmaktadır. Balmumuna bulaşan kimyasal kalıntıları doğal olarak azalmadığı gibi bir miktarı da bala geçmektedir.
Balmumundaki kalıntıyı azaltmak için, peteklerimizi 2 sene veya en fazla 3 sene kullandıktan sonra kovandan almalı ve yerlerine yeni örülmüş petekleri devreye sokmalıyız.
Kalıntı sorununu azaltmak için, varroa mücadelesinde yağda çözünen kimyasalları azaltıp yerlerine organik esaslı asitler ve uçucu yağları kullanmalıyız.
ORGANİK ASİTLER (Formik asit, Oksalik Asit):
Kalıntı riskinin az olması, ucuz olmaları ve varroaların organik asitlere direnç geliştirememeleri sebebiyle kullanılmaya başlanmış ve bazı uygulama yöntemleri geliştirilmiştir. Ülkemizde bulunan az sayıdaki arıcılık ile ilgilenen akademik çevrelerin, gerek yurtdışında yapılan araştırmalardan yararlanarak gerekse kendi yaptıkları araştırmalar sonucunda yazdıkları makalelerin çoğalmasıyla, akademik çevreleri ve Dünya arıcılık uygulamalarını takip etmeye çalışan arıcıların organik asitleri kullanmaya başlamalarıyla ülkemizde yaygınlaşmaya başlamıştır.
Formik Asit (Karınca Asidi):
Doğada bazı bitki (ısırgan otu) ve hayvanlarda (karınca) doğal olarak bulunur. Formik asit, doğal olarak balın içersinde az miktarda bulunur. Yapısı gereği ısı ile buharlaştığından balda ve balmumundaki kalıntısı zaman içinde buharlaşarak yok olur.
Formik asit buharlaşarak, temas (kontak) yolu ile, varroaların solunum sistemindeki trakelere yakıcı etki yaparak ölümlerine sebep olur.
Formik asit, gerekli emniyet tedbirleri alınmadan kullanıldığında çok tehlikelidir.
Ellerimiz için aside karşı dayanıklı eldiven.
Gözlerimiz için iş emniyet gözlüğü.
Formik asit buharını teneffüs etmemek için maske, muhakkak kullanılmalıdır.
Arılıkta, bir aksilik durumunda kullanılmak üzere bol temiz su bulunmalı.
Gerekli emniyet tedbirleri alınamıyorsa formik asit uygulaması yapılmamalıdır.
Formik asit, ilkbaharda büyük bal akımından 1 ay öncesine kadar ve bal hasadı sonrasında, hava sıcaklıkları göz önünde bulundurularak kullanılır.
Formik asit yapılacak kovanlar tercihen polen çekmeceli olmalı. Kovan polen çekmeceli değilse arıların bunalıp dışarıya çıkmamaları için, kovan girişleri sonuna kadar açılmalıdır. Kovan girişleri bir gün sonra eski haline getirilebilir.
Varroa ile mücadelede en çok dikkat edilmesi gereken ve sıkıntılı uygulama Formik asit uygulamasıdır. Akademik yayınlarda, genellikle %65’lik formik asidin 24 saatte 10-12 ml buharlaşması gerektiği, az buharlaşmanın varroayı öldürmediği, çok buharlaşmanın ana arı kaybına, kapalı yavrularda ve arılarda hasara ve kovan terklerine sebep olabileceği yazılmaktadır.
Formik asidin buharlaşmasına dış hava sıcaklığının yanında birçok unsur etki ediyor. Bunların bazıları; kovan içi sıcaklığı, kovandaki arı yoğunluğu ve asidin hava ile temas etme yüzey genişliğidir. Formik asit uygulamalarının en önemli unsurlarından biri hava sıcaklığı diğeri de uygulama yöntemidir. Her uygulama her sıcaklıkta kullanılamaz. Uygulama yöntemlerinden “pede emdirilme” ve “kartona emdirilme” ile plastik kanallarla formik asit kullanımında sıcaklıklar çok farklıdır.
Bilimsel çalışmalarda genellikle “Ped” yöntemi kullanıldığı için formik asidin 14°C ile 25°C arasında kullanılması gerektiği söylenir. Oysa plastik kanallarla 14 – 20°C formik asit yeteri kadar buharlaşmamaktadır. Plastik aparat ile formik asit kullanımında ideal hava sıcaklığı 25 – 30°C dir.
Formik asit konusunda bu adreslerde daha detaylı bilgi mevcuttur. Varroa için Formik Asit Kullanımı 1, Varroa için Formik Asit Kullanımı 2
Diğer varroa ilaçlarının birçoğunda olduğu gibi, formik asit uygulamasını da akşamüzeri yapmak gerekir.
Formik asit genellikle %85’lik (85 asit %15 su) olarak satılıyor, varroa mücadelesinde %20, %65, %85 gibi oranlarda ve değişik yöntemlerle kullanılıyor.
Formik asidin ufak cam şişelere koyulduktan sonra ters çevrilerek kartona akıtma, delikler açılmış kilitli poşetler içine kağıt havlu koyularak (Ped yöntemi) şırınga ile asidin kağıt havluya emdirilmesi, asidin kartona emdirilmesi ve polen çekmecesine koyma gibi değişik yöntemler ile formik asit kullanılsa da, kullanımı en basit ve kolay olanını, arılar için zararsız olanını ve varroa için en etkilisini kullanmak hedefimiz olmalı.
Formik asit buharı havadan ağır olduğundan, çerçeve üstüne %85’lik veya %65’lik olarak kullanılıp, buharının kovan tabanına çökerken kovanın tümünü kaplaması sağlanır. Kovan tabanından da %20’lik formik asit kullanılıp, su buharı taşıyıcı olarak kullanılır ve formik asidin kovan içersini kaplaması sağlanır.
%85’lik formik asit; Çerçeve üstünden ve ılıman bölgelerde, muhakkak polen çekmeceli kovanlarda kullanılır.
%65’lik formik asit; Çerçeve üstünden ve sıcak bölgelerde, tercihen polen çekmeceli kovanlarda kullanılır.
%20’lik formik asit; Kovan tabanından (polen çekmecesinden) ve sıcak bölgelerde kullanılır.
Plastik (küçük) formik asit aparatı.
%85’lik Formik Asit Uygulaması: Mutlaka polen çekmecesi olan kovanlarda kullanılmalıdır.
Gönümüzde plastik aparatlardan 15 mililitrelik “küçük” ve 40 mililitrelik “büyük” iki model mevcuttur. Sıcak mevsimde ve güneş altındaki arılarda muhakkak “küçük“ model tercih edilmelidir.
Uygulama gayet basittir. Ufak ağızlı plastik içine konan formik asit, çerçeve üzerindeki plastik aparattan taşmayacak kadar (yaklaşık 15ml) doldurulur. Uygun sıcaklıkta yapılırsa ani buharlaşmanın olmadığı ve buharlaşmanın nispeten 24 saate yayıldığı görülür.
İlk uygulamalarda birkaç kovana uygulama yapılarak gözlem yapıldıktan sonra tüm kovanlara uygulama yoluna da gidilebilir.
Bir tur uygulama 4 gün ara ile en az 4 defa (4*3+1=13 gün) yapılmalıdır. Bir tur uygulama yapıldıktan sonra kovan kontrolü (ana arı) yapılmalı ve ikinci tur formik asit veya başka etken madde ile mücadeleye devam edilmelidir.
%65’lik Formik Asit Uygulaması: %65 formik asit hazırlamak için; 1 ölçek suya, 3 ölçek %85’lik formik asit karıştırılır. %85’lik formik asit uygulaması gibi yapılır.
Plastik polen çekmecesi.
%20’lik Formik Asit Uygulaması: %20 formik asit hazırlamak için; 3 ölçek suya, 1 ölçek %85’lik formik asit karıştırılır.
Polen çekmecesi olan kovanlarda, çekmecelere 300ml %20’lik formik asit konularak kullanılır.
Oksalik Asit:
Doğada domates ve ıspanak gibi bazı bitkilerde doğal olarak bulunsa da, sentetik olarak kimyasallardan üretilmektedir. Oksalik asit, balda düşük miktarda doğal olarak bulunmaktadır. Balın tadını etkileyecek şekilde kalıntı bırakabildiğinden, sonbaharda yapılması önerilmektedir. Sonbaharda yapılan oksalik asidin bir sonraki ilkbaharda bala bir etkisi olmamaktadır.
Oksalik asit, temas (kontak) yolu ile, varroaların yumuşak dokularını, tüycüklerini, beslenme organlarını ve merkezi sinir sistemini tahriş ederek, yaşamsal fonksiyonlarını kaybederek ölümlerine sebep olur.
Oksalik asit, varroa mücadelesinde damlatma ve buharlaştırma olarak iki yöntemle yapılabilmekte ve Oksalik Asit-Dihidrat kullanılması gerekmektedir.
%3,5’luk Oksalik Asit Damlatma Uygulaması:
Kovanda yavrunun olmadığı dönemde, arı uçuşunun olmadığı ve arının salkımda olduğu bir günde yapılmalı. 3 çerçeveden zayıf arılarda kullanılması ve 2. kez uygulama yapılması önerilmemektedir. Oksalik asit damlatma yöntemi 1 defa yapılmalıdır.
Oksalik asit damlatma uygulamasında iş emniyet gözlüğü ve eldiven kullanılmalıdır.
%3,5 Oksalik asit hazırlamak için; 1 litrelik şişeye, 400 gram toz şeker ve 35 gram oksalik asit dihidrat konulur, şişede kalan kısım ılık su ile tamamlanır ve çalkalanarak hazır hale gelir.
Oksalik asit damlatma uygulamasında doz için arılı çerçeve boşluğu esas alınır.
Her arılı çerçeve boşluğuna 5 ml sıvı oksalik asit, arıların üzerine gelecek şekilde damlatılır. Arıların birbirine teması ve birbirini temizleme davranışıyla asit bütün arılara dağıtılmış olur.
Oksalik Asit Buharlaştırma Uygulaması:
Oksalik asit buharlaştırma uygulaması bal akım dönemi hariç her dönem (tercihen yavrusuz dönemde), arı uçuşunun olmadığı bir günde veya arının uçmadığı saatlerde yapılmalıdır. Oksalik asit buharlaştırma uygulaması 1 defadan fazla yapılabilir. Birden fazla uygulama yapılıp gözlem yapıldığında her hangi bir problem tespit edilmemiştir. Bir problem gözlenmemiş olması arıya hiç zararı olmuyor anlamı taşımaz.
Oksalik asit buharı boğucu ve yakıcıdır, insan sağlığına zararlıdır. Uygulama yapılırken kesinlikle maske ve asit buharına dayanıklı filtre kullanılmalıdır. İş emniyet gözlüğü ve eldiven kullanılması önerilir.
Oksalik asit buharı arılar üzerine ince bir tabaka olarak kaplanmakta ve arılar üzerindeki varroalara etki etmektedir.
Oksalik asidi buharlaştırmak ve buharı kovana aktarabilmek için aparata ihtiyacımız var. Elektrikle ve gaz ile çalışan iki buharlaştırma aparatı çeşidi bulunmaktadır. Biz, pürmüz ile ısıtılan oksalik asit haznesi ve haznedeki buharı kovan içine aktarmak için borusu olan bir aparat kullanmaktayız.
Oksalik asit buharlaştırmada doz için, koloninin gücüne bakılmaksızın kovan hacmi göz önüne alınmalıdır. Tek katlı standart kovanlarda 2gr. oksalik asit, iki katlı standart (kuluçka+ballık) kovanlarda 4gr. oksalik asit, yarım (ruşet) kovanlarda 1gr. oksalik asit kullanılmalı.
Yardımcı varroa mücadelesi:
Kimyasallardan ve kimyasalların kalıntı sorunundan uzaklaşmak amacıyla, araştırmacılar tarafından varroanın kontrolü için, Kekik, Okaliptüs, Ceviz, Tütün, Nane, Turunçgiller, Çam yaprağı, Sarımsak, Ardıç, Pireotu, Kimyon, Pelin, Adaçayı, Lavanta gibi birçok bitkinin özü ve yaprakları kullanılmıştır. Bu tür uygulamalar varroaya etki oranı düşük olduğundan tek başlarına varroa ile mücadele yöntemi olarak kullanılamaz, yardımcı mücadele yöntemi olarak kullanmalıyız.
Bal akımında varroa mücadelesi:
Varroaların erkek arı gözlerini tercih etmesinden yararlanılarak kovandaki varroa sayısını azaltmak amacıyla uygulanır. Kovanda bulunan çerçevelerdeki bir petek orta kısmından veya alt kısmından kesilerek alınır. Arılar bu kesilen kısma erkek arı gözleri örerler ve ana arı bu gözlere dölsüz yumurta bırakır. Bu erkek arıların bulunduğu petek gözleri kapandığında kesilerek alınır ve imha edilir. Erkek arı gözlerindeki varroalarda imha edilmiş olur.
ARI ÜRÜNLERİ ÜRETİMİNDE KULLANILAN KOVANLARDA ÜRETİM (BAL AKIM, POLEN TOPLAMA, ARI SÜTÜ ÜRETİMİ VE PROPOLİS ÜRETİMİ) DÖNEMLERİNDE, ORGANİK ASİTLER VE ESANSİYEL YAĞLAR DAHİL, VARROA İÇİN HİÇBİR ÜRÜN KULLANILMAMALIDIR.
Ustam emeğin için çok teşekkürler
Eksik olma.
Pudra şekerinden bahsedilmemiş.
Varroa ile mücadelenin tüm yöntemlerini yazmadım.
Yazdıklarımdan başka yöntemlerde var. Laktik asit ve Biyolojik mücadele yöntemleri gibi.
Pudra şekeri ile mücadelede yazıdaki yardımcı mücadele kapsamında yapılabilir.
teşekkürler çok güzel bilgi ve anlatım
Bu Güzel Bilgiler İçin Teşekkürler..
Emeğinize sağlık,Allah arı olsun💯🇹🇷