Arı Sütünde Pestisit Kalıntısı Olur Mu?

            Arılar, koloninin devamlılığı için doğadan nektar, polen, propolis toplarlar ve bu ürünleri kullanarak yaşamlarını sürdürürler. Arı ürünlerinin insanlar tarafından, gıda olarak, vücut direncini arttırarak sağlıklı kalmak ve birçok hastalığın tedavisinde destekleyici olarak kullanımı her geçen gün artmaktadır. Arıların doğadan topladığı ürünlerde veya kovan içinde pestisit bulunması ilk önce arıların sağlığını, daha sonra sağlıklı arı ürünleri üretmelerini etkiler. Dolayısıyla, arı ürünlerindeki kalıntı miktarı arılar için önemli olmakla birlikte insanlar için de önemlidir.

            Yazıda, “arı sütünde pestisit kalıntısı olur mu?” sorusuna cevap bulmaya çalışacağım, bunun için önce pestisit çeşitleri ile arının doğada ve kovanda ne gibi pestisit kalıntısına maruz kalabileceğini incelemek gerekir. 

            Pestisit, zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak ya da zararlarını azaltmak için kullanılan madde ya da maddelerden oluşan karışımlardır.   

            Arıları doğada ve kovanda etkileyebilecek pestisitler nelerdir?

            Akarisit, akarların (mite) kontrolünde kullanılan kimyasal ilaçtır.

            Fungisit, mantar ve mantar sporlarının kontrol altına alınmasında kullanılan kimyasal ilaçtır.

            Herbisit, yabancı otlarla mücadelede kullanılan zirai ilaçtır.

            İnsektisit, böcek ve haşerelerle mücadelede kullanılan kimyasal ilaçtır.

            Kovan dışından: Ziraatın yapıldığı bölgelerde çiftçiler, ürün verimini, kalitesini güvence altına almak ve istenmeyen bitki örtüsünü kontrol altına alabilmek için böcek ilaçları, mantar ilaçları ve yabancı ot ilaçları gibi pestisitler kullanır. Bitkilerin çiçekli dönemlerine denk gelen ilaçlamalarla arılar pestisit kalıntılı polen ve nektarı kovana getirir. Kullanılan pestisitlerin yoğunluğu, arının veya arının topladığı ürünlerin maruziyet miktarı, çevrede ve arı kolonisi içinde birikme riskini arttırır. Yiyecek toplayan arıların koloniye kirli polen ve nektar getirmesi ile arı ekmeği, bal veya balmumu gibi arı ürünlerinin kirlenmesi mümkün olur.

            Kovan içinden: Arıcı, arı paraziti olan varroa ile mücadele etmek zorundadır. Bu mücadeleyi uygun zamanda, organik arıcılıkta kullanılan organik asitlerle veya arıcılık için ruhsatlı ilaçlarla yapmadığında kovanda kimyasal kalıntı oluşması mümkündür.  

           İki bulaşma yoluna baktığımızda kovan dışından gelen kalıntılar için akla şu soru geliyor, bitkiden arı sütüne giden yol boyunca pestisitler arı ürünlerinde birikir mi yoksa azalır mı? Polen, arı ekmeği ve bal gibi arı ürünlerindeki pestisitlerin bozunma süresi var mıdır? Akademik çalışmalara baktığımızda bunlarla ilgili doyurucu bilgi yoktur.

           Arıların ve arıcının arı sütü üretim süreci nasıldır?

           Arı sütünü arılar peteklerde larvaları ve ana arıyı beslemek için kullanır. Bunun yanında arıcılar belirli teknikler kullanıp, arılara ana arı yaptırarak arı sütünün üretilmesini sağlar ve hasat eder. Kovanda doğal ana arı yüksükleri arılar tarafından balmumundan yapılır, arı sütü üreticisinin üretimde kullandığı ana arı yüksüklerinin olduğu şeritler plastiktir. Olası pestisit kalıntılarının plastik şeritlere göre balmumu bünyesinde olma ihtimali çok daha yüksektir.   

           Arıcının üretilmesini sağladığı arı sütü üretim sürecine bakalım…

           Plastik şeritlere 12-24 saatlik kurtçuklar aktarılır ve daha sonra kovana verilir ve bakıcı arılar kovan içindeki balı ve poleni (arı ekmeğini) yedikten sonra başlarında bulunan arı sütü salgı bezlerinden arı sütünü salgılayarak, plastik şeritlerdeki kurtçuklardan ana arı yapmak için beslemeye başlar. Bu süreç 3 gün sonra sonlandırılır ve ana arı yüksüklerindeki arı sütleri hasat edilir. Özetle, arı sütü arının vücudundan çıkarttığı ve kovandan 3 gün sürede alınan üründür.

            Biraz kötü senaryoyu düşünelim…      

            Ziraat yapılan bölgede arı sütü üretimi yapıyoruz, arılarımız kovana pestisitli polen (nektara göre polende pestisit kalıntısı ihtimali çok daha fazladır) getirdi ve bakıcı arılar bu polenden yedi, daha sonra arı sütü üretim aşamasındaki kurtçukları beslediğini varsayalım.

           Kovandaki polende ne kadar pestisit vardı?

           Bunun ne kadarı arı sütüne geçer?

           Bunun cevabını bir akademik çalışmayla versem daha doğru olur.

          1. Çalışma: 

          Alıntı: “Kraliçe yetiştirme döneminin tamamı boyunca, kraliçesiz mini kovanlardaki yetişkin bal arıları, yüksek konsantrasyonlarda (34–920 μg/kg) yaygın olarak kullanılan 13 pestisitin bir karışımını içeren bir polen-bal diyetiyle beslendi. Kraliçe hücrelerinden hasat edilen arı sütü (RJ), çoklu kalıntı analizine tabi tutuldu. Yedi madde, beslenen diyetin orijinal pestisit konsantrasyonlarının en fazla %0,016’sı olmak üzere izler halinde yeniden keşfedildi (tüm tespitlerin %76,5’i 1 μg/kg’nin altındadır). RJ’nin bu olağanüstü düşük kirlenmesi göz önüne alındığında, onaylı uygulama talimatlarına göre kullanıldığında pestisitlerin bal arısı kraliçelerinin gelişimini ve sağlığını bozması olası görünmüyor.” https://doi.org/10.1007/s13592-017-0533-3

            Çalışmada, arılar mini kovanlarda anasız bırakılarak, yüksek konsantrasyonda 13 değişik pestisit karıştırılmış bal-polen karışımıyla beslendikten sonra üretilen arı sütünde, 6 pestisit çıkmıyor, 7 pestisit kalıntısı en fazla %0,016 çıkıyor.

           2.  Çalışma:

           Alıntı: “Araştırma, Batı-Orta Polonya’da toplanan üç HBP’deki (arı poleni, propolis ve arı sütü) pestisit kalıntısı içeriği hakkında yeni veriler sağladı. Çalışmamız, iki tür HBP’de (arı poleni ve propolis) çeşitli pestisitlerin varlığını ortaya koydu. İlginç bir şekilde, arı sütü incelenen kimyasallardan hiçbiriyle kirlenmemişti. Her polen ve propolis örneği kendine özgü kirlenme profilini gösterdi. Sonuçlar, bal arılarının sağlıklarını etkileyebilecek birden fazla pestisite maruz kalmış olabileceğini düşündürebilir. Elde edilen sonuçlar, HBP’lerin pestisit taraması ve izlenmesinin tamamen haklı olduğunu gösterdi.”  https://doi.org/10.3390/molecules30020275

            Çalışmada, numuneler kovanlardan doğrudan hasat edilmiş ve polen ve propoliste kalıntı bulunmuş, arı sütünde kalıntı bulamamışlar.  

            Şunu da unutmamamız gerekir ki, 1-2 çalışmaya bakıp da kesin sonuca varmak yanlış olur. Arı sütünde kalıntıyla ilgili akademik çalışmalara baktığımızda, arı sütünde pestisit kalıntısı bulamayan çalışmalar olduğu gibi arı sütünde pestisit kalıntısı bulduklarını yazan çalışmalarda var.

            Akademik çalışma sonuçlarıyla ilgili birkaç noktaya daha değineyim; bazı çalışmalarda normal kovanlardan alınan örneklere (doğadan gelen polen ve balla beslenen) bakılırken, bazılarında ufak kutularda pestisit ilave edilmiş polen ve balla beslenerek elde edilmiş arı sütlerine bakılmış. Bazı çalışmalarda balmumundan yapılmış ana arı yüksüklerindeki arı sütlerine bakılırken, başka çalışmada plastik şeritlerde üretilen arı sütlerine bakılmış.  

            Arı sütünde pestisit kalıntısı olma ihtimali için arının yediği bal ve polenden bünyesine geçen pestisitin, salgıladığı arı sütüne geçmesindense, arının arı sütüne ilave ettiği polen (arı ekmeği) tanecikleriyle geçebilme ihtimalinin daha yüksek olduğunu ve konunun biraz daha netleşmesi için arı sütü üretim sürecine uygun şekilde daha fazla çalışmanın yapılmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

           Sonuç olarak; toplumda gıda takviyesi olarak yaygın olarak kullanılan ve yerli üretimin her geçen gün arttığı arı sütünün yeterli değeri bulabilmesi için biz arıcılarımızın da üzerine düşen görevleri gerektiği şekilde yerine getirmesi gerekir.  

            Bunun için, arı sütü üretimi yapılacak bölge seçilirken, bölgede zirai ilaçlama yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, arıların çalışma mesafesi de düşünülerek üretim yapılacak konum tespit edilmelidir. Mümkün olduğunca tarımın yapılmadığı ve diğer arıcılardan uzak yerlerde üretim yapılmalıdır.

           Varroa mücadelesinde ilk önce kültürel, biyolojik mücadele düşünülmeli, yaz-sonbahar mücadelesinde organik asitler tercih edilmeli, kışın muhakkak oksalik asit uygulamalarından 1-2’si yapılmalı. Üretim yapılırken veya geç ilkbaharda varroyla ilgili veya başka hastalıklarla ilgili hiçbir ürün (doğal veya organik dahil) kullanılmamalıdır.

           Organik arıcılık yapılmasa bile mümkün olduğunca organik esaslara uyularak üretim yapmak mümkündür ve buna uygun üretim yapmaya çalışılmalıdır.    

            “Arıcılık, bal, polen, propolis ve arı sütü gibi bal arısı kovanlarından elde edilen ürünleri kullanarak sağlığı uzatma, sürdürme ve koruma bilimi ve sanatıdır.”

            Tüm üreticilerimize, sağlıklı arı ürünleri üretebilmeleri dileklerimle.   

 

              10 Şubat 2025

               Kenan GİŞAN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir